UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Diego Simeone'nin Atletico Madrid Başarısının Efsane Lazio Kadrosu İle Bağlantısı

Yazan: YNWA8 20 Mayıs 2014 Salı 1 yorum

Uzun zamandır yazmıyordum. Aslında artık yazılması gereken konuları yazmayı düşünüyorum. Diego Simone'nin Atletico Madrid ile La Liga şampiyonluğu Liverpool'un kayıp giden Premier Lig şampiyonluğu sırasında bana ilaç gibi geldi. Mutluluk verdi.

Simeone'nin futbolculuk kariyerinde Lazio'da oynarken teknik direktörü olan Sven-Göran Eriksson'dan çok büyük ilham aldığını düşünüyorum. 2000'li yıllarda, Eriksson'un takım içerisinde büyük rotasyonlara gidişi ile takım 100. yılda gelen Serie A Lig Şampiyonluğu ( tarihlerinde ikinci kez ) , İtalya Süper Kupası, Coppa Italia şampiyonlukları ile gerçekten çok harika bir sezon geçirdi. Tabi bundan önceki sezonlarda da çok büyük başarılar elde ettiler. Bir önceki sezon Milan'a lig şampiyonluğunu 1 puan fark ile kaptırdılar. Ama UEFA Kupa Galipleri Kupası finalinde Mallorca'yı 2-1 yenerek taraftarlarına ilk kupalarını verdiler. UEFA Süper Kupa finalinde Manchester United'ı Salas'ın golü ile 1-0 yenerek Avrupa'nın en büyüğü oldular.

Bu kadar kısa anlatımla geçilmemesi gerektiğini düşündüğüm bu efsane takımın kadrosuna bir bakalım; Alessandro Nesta, Giuseppe Favalli, Sinisa Mihajlovic, Christian Vieri, Juan Sebastian Veron, Pavel Nedved, Sergio Conceicao, Matias Almeyda, Diego Pablo Simeone, Dejan Stankovic, Marcelo Salas, Fabrizio Ravanelli, Roberto Mancini, Simone Inzaghi, Alen Boksic.


Evet Diego Pablo Simeone. Atletico Madrid'i Avrupa'da kupalara boğan, 1996 yılından beri La Liga şampiyonluğu özlemine son veren teknik adam. Futbolculuk kariyerinde Sven-Göran Eriksson'dan muhteşem dersler alan teknik adam.

"Futbolcularıma hep sorarım, nasıl bir sezon tamamlamak istersiniz? Tüm maçlarda oynadığınız ama lig tablosunda takım olarak çok kötü bir yerde bitirdiğiniz ve diğer tüm kupalardan elenmiş olarak mı yoksa, 38 maç oynayacağınız bir ligin 20 maçında görev alıp, 8 gol atıp, takımınızın şampiyonluğa ulaştığı bir lig tablosunu mu tercih ederdiniz? Tercihleri hep ikinci seçenek olmuştur." diyor Simeone.

İşte bu konuşmadan anlatılmak istenen futbolcuların takım içinde yapılan düzgün rotasyonlarla başarılara ulaştırılması. Eriksson'un efsane Lazio kadrosunda yaptığı gibi.

Eriksson'un diğer bir uyguladığı, Simeone'nin ikinci vazgeçilmez kuralına bakalım şimdi de.

"Uzun bir maratonda Atletico'da herkes bir bütündür. Bu şekilde, herkes birbirinin yüzüne bakmaya cesaret eder. Asla gizli saklı yoktur. Herkes hatalarını, başarılarını, beğendiklerini birbiriyle paylaşmak zorundadır. Herkes bir bütündür, herkes beraber konuşur."

Simeone'nin top-player diye tanımladığımız başarılı, kendini beğenmiş oyuncuları Eriksson gibi saf dışı bıraktığını görebiliriz. Hemen elimine eder takımdan. Onun için takımda başarılı futbolcu yoktur, futbolcuların oluşturduğu başarılı bir takım vardır. Çünkü takım içerisindeki bu top-player futbolcular, kendi ülkesinden, kendi dininden olan diğer futbolcularla takım içerisinde ayrı takıldıkları için sorun yaratır. Ama göreceğiniz gibi Atletico'da bu asla sorun olmamıştır.


Arda'nın röportajlarında hep duyduğumuz ve Simeone'nin üçüncü ve en son kuralına gelelim. Ne diyor Arda röportajlarında "Şampiyonluk ve kupaları düşünmüyoruz şu anda. Maç maç bakıyoruz herşeye."

Maç maç bakıyoruz herşeye. İşte Simeone'nin Eriksson'dan öğrendiği diğer güzel bir adaptasyon yöntemi. Maç maç düşünmek. Peki bunu Simeone futbolcularına nasıl aşıladı.

"Takımda ana karakter olduğunu düşünen futbolcu istemiyorum. Takım için sahip olduğunuz herşeyi vermezseniz ki ben bunu hissederim, hemen yerinizi başkası doldurur. Hiçbirşey garanti değil. Düşerseniz, düşüşe geçerseniz dışarıda kalırsınız."

Gayet basit bir anlatımı olan ve takım bütünlüğünün önemli olduğunu vurgulayan bir konuşma. Yıldız futbolcularla taraftarın gözünü boyamak yerine, takım yaratarak taraftarı kupa delisi yapan bir teknik direktör. Günümüzde az gördüğümüz bir anlayış.

Şimdi belki içinizden hadi canım diyenleriniz olabilir. Simeone, Eriksson'u neden örnek alsın arkadaş. Ama her insanın hayatında unutamadığı anlar vardır. Nasıl Arda Atletico'da 1996'dan beri 18 yıl aradan sonra ikinci La Liga şampiyonluğunu yaşayan, bu özel kadroda yer alan bir futbolcu olacaksa ve ömrü boyunca unutamayacaksa, unutulmayacaksa aynı şekilde Simeone'de Lazio'nun ikinci Serie A ligi şampiyonluğunu ömrü boyunca unutmayacaktır, unutulmayacaktır. Futbolculukta yaşadığı bu güzel anları şimdi teknik adam olarak da yaşadı ve futbolcularına da yaşattı.

Son olarak Diego Simeone'nin Lazio'da, Serie A şampiyonluğunu yaşadığı zaman gazetecilerden birine sahada verdiği cevaba bakalım. Bu başarının sırrı nedir Simeone?

"Kimin oynadığı önemli değildi, Hepimiz biliyorduk ki herhangi bir anda herhangi birimiz, birbirimizin yerini doldurabilirdik. Tüm sezon hep aynı kadro yerine, tüm sezon hep takım hisseden kadro olarak çıktık. İşte bu kulüp tarihinde ikinci kez Serie A şampiyonluğunu, Avrupa'da da Süper Kupa'yı kazanmamızın sırrıdır."

Öğrendiklerimiz, öğreteceklerimizin bir parçası her zaman olacaktır. Simeone, başarılı bir teknik direktör olarak da Atletico Madrid'in tarihine futbolculuk yıllarının yanına adını altın harflerle, efsaneler arasında en tepeye yazdırmıştır. Kim bilir belki kariyerinde uğradığı İnter, Lazio gibi takımlara da uzun aradan sonra özlediği şampiyonlukları tekrar yaşatır.


DEVAMI

Fenerbahçe 1-0 Benfica Sevinen Yine Sadece Fenerbahçeliler

Yazan: YNWA8 26 Nisan 2013 Cuma 0 yorum


38 maçtır yenilmeyen bir rakibiniz var karşınızda. En son Spartak Moskova'ya Şampiyonlar Ligi'nde deplasmanda 2-1 yenilen Benfica, 23 Ekim 2012'den beri ilk defa yenildi. 31 galibiyet, 7 beraberlik. 2013'ün ilk yenilgisi.

Gelin görün ki Fenerbahçe taraftarı dışında bu galibiyete sevinen kimse yok. Bu açıkça ortada. Televizyon kanalları, yorumcular Fenerbahçe'ye hiç şans tanımadılar. Futbol adına hiçbirşey bulamayacağınız, futbol yorumları yapıldığı zannedilen, tartışma programları olarak nitelendirdiğim programlardan birinde Fenerbahçe'nin, Benfica'ya Kadıköy'de yenileceğini söylemişlerdi. Aykut Kocaman gibi çalışıp karşı takımı analiz edip kendisine yardımcı olmak yerine, daha şimdiden yenilgiyi kabullenmişlerdi programı yapanlar.

Ama Aykut Kocaman maçtan sonra Dirk Kuyt'ın yaptığı röportajda belirttiği gibi, maçtan üç gün önce Aykut Kocaman'ın takımı taktik açıdan çok iyi hazırladığını, Benfica'nın tüm bilgilerini futbolcularına verdiğini, tek tek açıklarını söylediğini belirtti. Bunu söyleyen Dirk Kuyt değil de başkası olsa Aykut Kocaman'ı övüyor derlerdi. Ama büyük futbolcu olunca herkes Aykut'u bu sefer zorla da olsa tebrik etmek zorunda kaldı.


Yurtdışındaki ünlü blog sitelerinde Fenerbahçe'nin Benfica ile yaptığı maç ile ilgili bir bilgi kolay kolay bulamazsınız. Şu ana kadar hiçbir maçı hakkında analiz yapılmadığı, gollerinin paylaşılmadığını gördüm. Finale çıkarsa bunu yapmak zorunda kalacaklar.

Yurtdışında ve yurdumuzda maalesef objektif bakamayan insanlar var. Fenerbahçe'ye bir Türk takımı gözüyle bakmayan bu kişiler, kupayı aldığı zaman ne yapacaklar merak ediyorum.

Aykut Kocaman Benfica'yı gerçekten çok iyi analiz etmiş. Gaitan'ın direkten avuta giden topu dışında çok tehlikeli bir pozisyonları yok, bol bol şansları vardı. Fenerbahçe'nin direkten dönen 3 topu girse, belki de Bayern'in Barça'ya, Dortmund'un Real Madrid'e yaptığını Fenerbahçe'de yapmış olacaktı. Barça ve Madrid'i daha ilk maç oynanmadan finalde görenlere Fenerbahçe'de UEFA Avrupa Ligi'nden cevabını verdi. Hem de bu takımı seyircisiz oynatırken, geçen senelerde Avrupa'ya göndermek istemezlerken.


Rövanşta Webo'nun ve Mehmet Topal'ın kart cezalısı olması, Meireless'in sakatlanması Fenerbahçe için büyük bir kayıp gibi gözükebilir. Ama kadroya baktığınızda çok büyük yetenekler yok zaten takımda. Ama birbirlerinin açığını kapatabilen, heryere koşan, elinden gelen bir takım ve ruhu var. Bunu Cristian'ın kaçırdığı penaltı sırasında kendisini ağlamamak için zor tuttuğunu görebilirsiniz. Egemen, soyadı gibi kornerde ileri çıkıp korkusuzca golünü atıp Cristian'ın gözyaşlarına boğulmasına sebep oldu. Kaçırdığı penaltı sonrası tur gitti diye düşündü muhtemelen. Egemen üstündeki yükü aldı. 

Fenerbahçe'yi Öne Geçiren Gol : Egemen Korkmaz
Rövanşı büyük bir heyecanla bekliyoruz. Basel'i deplasmanda 1-2 yenerek büyük ihtimalle finalde olan Chelsea'nin rakibinin Fenerbahçe olmasını, sadece Fenerbahçe taraftarları değil, hepimiz ülke olarak isteyelim.

DEVAMI

Şampiyonlar Ligi - Finansal Fair Play : Bayern Munich, Barcelona, Real Madrid

Yazan: YNWA8 12 Nisan 2013 Cuma 0 yorum

Finansal Fair Play (FFP) Michel Platini tarafından futbol kulüplerinin mali açıdan finansal dengelerini sağlaması için başlatıldı. Uygulama 2009 yılında UEFA tarafından kabul edildi ama tam anlamıyla 2012/2013 sezonundan itibaren kulüplere baskı yapılarak uygulanmasına başlatıldı. FFP'nin amacı, kulüplerin parasal açıdan finansal disiplinlerini bozmamaları ve uzun ömürlü kulüpler olmalarını sağlamak.

Peki dünyaca ünlü kulüplerden hangileri FFP'yi dikkate alıyor?

Bayern Munich - Başarı Modeli


Alman ekonomisinin kriz tarafından vurgun yendiği süreçte Bayern Munich'in tam tersi süreçte ekonomisini dimdik ayakta tutmasının başlıca sebepleri nelerdi?

Son 20 yıldır herhangi bir finansal kaybı olmayan kulübün UEFA'nın radarına hiç takılmadığını söyleyebiliriz. Bu yüzden FFP'ye en uygun kulüp Bayern.

"Harcadığımızdan hep daha fazla üreteceğiz felsefesi ile hareket ettik" diye açıkladı bu durumu Karl-Heinz Rummenigge. Bayern, Brand Finance 2012 raporuna göre $786 milyon değer ile en değerli ikinci kulüp pozisyonundaydı.

Bayern Munich eski futbolcularının yeni futbolcuları ile harmanlandığı bir futbol krallığı gibi. Transfer pazarındaki akıllı hamleleri, sağduyulu davranmaları ve altyapılarından çıkan futbolcularına verdikleri önem başarılarındaki en önemli etkenler.

Schweinsteiger, Thomas Müller ve Holger Badstuber gibi futbolcular altyapı ürünleri ve daha fazlası da var.

Şampiyonlar Ligi'nde son üç sezonlarının ikisinde final oynayan Bayern Munich, açıkara puan farklı ile çoktan Bundesliga Şampiyonu ilan edildi. Bu sene Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona ile eşleştiler.

İstikrar aynı şekilde devam ediyor Bayern Munich için.

İspanya'nın Devleri - Barcelona ve Real Madrid


Barcelona ve Real Madrid çoğu zaman krize rağmen çok para harcayan İspanya'nın en iyi iki takımı. İspanyol devleri kendi televizyon haklarına karar verebilecek kadar büyükler. Yayın hakları ve forma sponsorluk anlaşmaları bu iki kulübe de her sene çok büyük paralar kazandırmakta.

Futbolun para ligi olarak bilinen Deloitte Football Money League, 2013 yılında yaptığı araştırmaya göre Real Madrid, €500 milyonu bir yıl içerisinde harcayabilen tek kulüp olma ünvanını kazandı. İspanyol devinin 2011/2012 sezonunda €512.6 milyon gibi ciddi bir rakam geliri olduğunu da belirtelim. Bir önceki yıla göre %7 bir artış var.

Madrid'in gelirindeki artışa rağmen, kâr oranı 2011/2012 sezonunda €31.6 milyondan €24.2 milyona düşmüş.

Bunlara rağmen Madrid, bilet fiyatları, forma satışları, düzenlediği yaz turnuvaları, taraftar kulüpleri ve dünya çapındaki bir sürü organizasyonları ile futbolculara harcadığı transfer paralarını, maaşları zarara geçmeden karşılayabiliyor. Yönetim bakımından en üst seviyede olan bir kulüp.

Bayern Munich gibi Barcelona'da, futbolculara büyük transfer paraları vermek yerine altyapılarında bulunan gençlere yönelerek büyük ölçüde finansal açıdan kazanç sağlayabiliyor.

Deloitte Football Money League'e göre Barcelona, 2011/2012 sezonunda %7'lik bir gelir artışı ile
€483 milyon kazandı
. Ezeli rakibi Madrid'in arkasında para liginde ikinci konumda Barça.

Üçüncü sırada Manchester United bulunuyor. Barça ve Madrid'e göre €150 milyon daha az kazanmışlar.

Barcelona'nın 2011/2012 sezonunda net karı €48.8 milyon olarak kayıtlara geçmiş. İki yıl önce net borçları €420 milyon olan Barcelona, bunu bu sene €335 milyona kadar indirmiş.

Barcelona'nın iki yıl içerisinde net borcundaki bu azalış FFP'yi çok memnun etti.

Gördüğünüz gibi dev gibi gözüken kulüplerin bile kârları çok yüksek değil veya borç batağına sürüklenebiliyorlar.


DEVAMI

Galatasaray 3-2 Real Madrid Tarih Türk Telekom Arena'da Tekerrür Etti

Yazan: YNWA8 10 Nisan 2013 Çarşamba 0 yorum
Tarih tekerrür etti. Yıllar önce Jardel yapmıştı aynısını Madrid'e karşı. 2-0 yenik kapatılan bir ilk yarı sonrası ikinci yarıda Galatasaray maçı 3-2 almıştı Ali Sami Yen'de. Bu sefer bir benzeri Türk Telekom Arena'da oldu. Cristiano Ronaldo'nun golü ile Real Madrid 0-1 öne geçince Galatasaray için herşey bitmişti artık.

İlk yarı bu şekilde sona erince ikinci yarı başlamadan önce Fatih Terim soyunma odasında o günleri hatırlattı herhalde oyunculara. İkinci yarı bambaşka bir Galatasaray vardı sahada.

Sneijder'in cezasahası içinde sol ayağı ile dışarı çıkardığı topa Eboue, Şampiyonlar Ligi'nin bu sene atılan en güzel gollerinden birini atarak veda etti. Querasma'dan bildiğimiz trivela vuruşu ile topu ağlara gönderdi. Kaleci sadece topa bakabildi.

Daha sonrasında 63. dakikada Sneijder kale ağzında öylesine beklerken Madrid defansının yaptığı hata sonucu topu önünde bulur bulmaz vurdu. Hemde kalecinin dibinden. Ama sol ayağı ile Eboue'ye verdiği pasdan daha kolay bir pozisyonda golü bulamadı. Daha sonrasında Sabri'nin verdiği pasda müthiş bir çalım ile kaleci ile karşı karşıya kalarak sağ ayağı ile topu ağlara gönderdi.

Hemen iki dakika sonrasında Drogba, Amrabat'ın güzel çalımı ve pasında topuğu ile ağlara gönderdiği gol ile durumu 3-1 yaparken taraftara büyük bir umut verdi.

Ama sonrasında gelen baskıda maalesef bir gol gelmeyince ve tüm hakları ile saldırırken Galatasaray, bir karşı atak sonucu Ronaldo'nun durumu uzatma dakikalarında, maçın bitmesine yakın bir zamanda durumu 3-2 yapınca herşey bitti.

Geriye kalan sadece Mourinho'nun ve Fatih Terim'in bir abi kardeş gibi birbirlerine sarılması, Mourinho'nun hemen bu sarılmanın ardından Hasan Şaş, Ümit Davala, Taffarel ve kulübedeki diğer kişilerin elini tek tek sıkıp tebrik etmesi muazzam bir görüntüydü bizler için.

Cristiano Ronaldo'nun tribünleri alkışlaması da harika bir görüntüydü. Taraftar bugün harikaydı. Desibel rekoru yine kırılmış olabilir. Ama ne önemi var ki Madrid, Galatasaray'ın avuçlarının içinden kaçmışken.

Dortmund'un uzatma dakikalarında iki gol birden bularak gerçekleştirdiği mucizeyi Galatasaray, onbeş dakika gibi bir süreye sahip iken bir gol daha bularak gerçekleştiremedi. Tabi ilk maçda Burak Yılmaz'a verilmeyen penaltı verilseydi ne olurdu onu da düşünmek lazım.

Yine de buraya kadar yapılan tüm mücadele için Galatasaray'ımıza teşekkür etmeliyiz.

Ezilmeden gelinen çeyrek final ve son anda avuçların arasından giden yarı finalin golleri.



DEVAMI

Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi Çeyrek Final Eşleşmeleri

Yazan: YNWA8 15 Mart 2013 Cuma 0 yorum

Galatasaray yine maziyi hatırlattı bize kura çekimi sonrasında. Zor ama imkansız değil.

3 Nisan ve 9 Nisan Galatasaray'ın maç günleri.


Fenerbahçe Lazio ile eşleşti. Kadıköy'de bu sefer seyircisi ile buluşacak Fenerbahçe. Lazio'nun rövanş maçında cezası nedeniyle seyircisiz bir rövanş maçı oynayacak Fenerbahçe.

4 Nisan ve 11 Nisan Fenerbahçe'nin maç günleri.

Galatasaray ile sevinip ertesi gün de sevincimizi Fenerbahçe ile ikiye katlarız umarım.
DEVAMI

Bir Katar Organizasyonu DREAM FOOTBALL LEAGUE

Yazan: YNWA8 13 Mart 2013 Çarşamba 0 yorum

UEFA'nın tahtı sallanıyor gibi. Katar'lılar Dream Football League adı altında iki senede bir yaz aylarında düzenlenecek, 24 takımlı bir lig planlıyorlar. 2022 Dünya Kupası'nı düzenleyecek olan Katar, DFL'de Barcelona, Manchester United gibi takımları istiyor. 24 takımın herbirine sadece turnuvaya katılması halinde 210 milyon euro ödeyecek olan Katar'lılar, Chelsea'nin Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olduğu sene 56 milyon euro kazandığını düşünürsek çılgın bir katılım parası veriyor.

24 takımlık kontenjanın 4'ü İngilizlere ayrılmış durumda. Manchester United, Manchester City, Chelsea ve Arsenal her sene kalıcı takım olacaklar. 16 takım daha kalıcı olacak. Bunlardan biri yine Arap sömürgesi olan Paris Saint Germain olacak. 8 takım da her sene yakaladıkları başarıya göre değişkenlik göstererek lige katılacaklar.

Bakalım kalıcı takımlar dışında başarı yakaladığı halde katılmayı reddecek takım çıkabilecek mi Arap sermayesi karşısında. 2015 yılında DFL başlayınca hep beraber göreceğiz.
DEVAMI

Ne diyebilirim ki. Türk Telekom Arena'da Schalke'nin döktürdüğü bir maç izlemiştik 1-1 biten. Hatta Galatasaray ucuz kurtuldu demişlerdi. Tur için kimse umutlu bakmıyordu ama Arsenal teknik direktörü Arsene Wenger 2000 yılı UEFA Kupası finalinde karşılaştığı Fatih Terim için açıkça karşı tarafa uyarı da bulunmuştu "Fatih Terim'i tanıyorsam Veltins Arena'da bir numarası olacaktır."

Drobga'ya kornerde bariz bir şekilde faul yapılan ama hakemin göremediği bu faul sırasında boşta kalan topa sert vuran Neustadter, Galatasaray takımını ve taraftarını bir anda ter içinde bırakmıştı. Herkes eyvah derken imparator kameralara gol sonrası gelen görüntüde sadece ofluyordu. İşler sadece biraz zora bindi dercesine. Ama o çoktan hamlesini yapmıştı. Haftalardır direkleri döven ve hatta sosyal medyada "Seviyorsan git söyle" lafını"Atamıyorsan git otur bence" diye değiştirdikleri Hamit bu sefer faul sonrası bir pozisyonda topu alır almaz kaleyi cepheden gördüğü bir pozisyonda uzaktan müthiş bir vuruş ile yine direğe çarpan top sonrası ağlarla buluşturdu. Kimsenin beklemediği bir anda müthiş bir gol attı Hamit ve iki taraf içinde maçı bir anda sıfırladı. Herşey artık eşitti.

İlkyarı bu şekilde bitsin, Schalke çok bastırıyor derken Şampiyonlar Ligi'nde üst üste gol atma rekorunu kendi üstüne almak isteyen Burak Yılmaz müthiş bir uzun top sonrası deparını tamamlayarak kaleci Hildebrand'ın tam önünde topa son anda dokunarak topu ağlar ile buluşturdu ve ilkyarı bitmeden 3 dakika önce Schalke'ye "Şimdi onlar düşünsün" mesajını gönderdi. Tur beş dakika içerisinde Galatasaray'ımızın bulduğu iki gol ile lehimize döndü. 

İlk yarı da Drogba'nın sakatlığı gerçekten korkutmuştu beni. Ama fiziksel olarak en üst seviyede olmadığı için olan sakatlıklarından biriydi bu sadece. İkinci yarı başladığında Schalke çok bastırıyordu ama sebebi Galatasaray top ile çıkarken bariz hatalar yaptı. Çoğu hata da Sneijder'in pas hatalarından kaynaklandı. Bu baskılardan birinde yine çok anlamsız bir gol yendi. Muslera'nın maç boyunca tek hatası bu topu alamaması oldu. Alamayacağı bir topda olabilirdi ama sonuçta Bastos'un golü geldi. 2-2 olmuştu skor ama tur atlayan taraf yine de bizdik bu skor ile. Schalke'ye bir gol daha gerekiyordu tur için. Bu baskıyı birazcık durdurmak isteyen Terim, çok akıllı bir hamle yaparak Sneijder'in yerine oyuna Amrabat'ı aldı ve ayağında top tutan bir futbolcu ile Schalke'nin oyununu birazcık da olsa yavaşlattı. Yavaşlatmasa Semih'i bu maç kaybedebilirdik. Omuz omuza ikili mücadele sırasında koşarken yere düşen Semih'in kafasına, rakip futbolcunun koşarken kramponun çivisi sert bir şekilde isabet etti ama aslanlar gibi yine de kalkıp koşmaya çalıştı ve pozisyonu engellemek istedi. Sonrasında tekrar yere yığıldı. Bu pozisyon bile takım ruhunun, tur inancının ne pahasına olursa olsun bu maçı bize alacağını gösteriyordu. Semih kalkamadığı pozisyon sonrası sedye ile sahayı terketmek durumunda kaldı. Yerine Gökhan Zan oyuna girdi. Semih'in durumunun iyi olduğunu söylediler. Birazcık başı ağrıyormuş sadece. Çok geçmiş olsun Semih Kaya!

Tur için değil Schalke'yi yenmeye geldik dercesine bir mücadele içindeydi aslanlar! Nitekim Schalke bastırmaya, Muslera topları çıkarmaya devam etti. Artık normal süre dolmuş, sadece +5 dakika uzatma oynanacaktı. Ben uzatma dakikalarında sadece Burak Yılmaz - Umut Bulut değişikliğine üzüldüm. Çünkü Umut'un +5 tam dolarken bulduğu golü Burak atsa Şampiyonlar Ligi Gol Krallığı'nda 9 gol ile birinci sıraya yükselecekti. Yani Burak Yılmaz 9, Cristiano Ronaldo 8, Lionel Messi 7 olacaktı.


Ama Umut Bulut'un golü, çoktan sevinmeye başlayan Galatasaray taraftarına bir galibiyet armağanı oldu. Golü kimin attığı önemli değildi. Evet turu beraberlikle değil, galibiyet ile geçmek istedi Galatasaray ve Schalke'nin tüm hakları ile yüklendiği bir pozisyonda Umut, Hildebrand'ı geçerek topu ağlar ile buluşturdu ve "Galatasaray bir kez daha çeyrek finalde!" sesleri ile tüm Türkiye'yi sokaklara döktü.

Dün gece sahada görünmeyen kahramanlar Taffarel, Hasan Şaş, Ümit Davala, Sabri Sarıoğlu ve daha kulübede oturan niceleri sahada değil ama kenarda yürekleriyle, kalp atışlarıyla en az sahadaki 11 aslan gibi yerlerinde heyecan ile oynadılar. Şampiyonlar Ligi'nde bu sene yenilgi yüzü görmeyen Schalke'yi yenen, gruplarda ilk iki maçını kaybedip buna rağmen gruptan çıkan ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkan ilk takım olarak yine bir ilki yaşattılar.

15 Mart da çekilecek olan kuraları bekliyoruz artık. Bu kahramanların hepsine teker teker, tek bir bütün olarak da teşekkürler GALATASARAY!



DEVAMI