Sports Illustrated modeli ve Real Madrid'in yıldız futbolcusu Cristiano Ronaldo'nun sevgilisi Irina Shayk, Yunanistan'da MTV partisinde muhabir tarafından kendisine uzatılan Leo Messi'nin Barcelona formasını makas ile kesmedi.

Irina Shayk çok akıllı bir hamle yaparak muhabiri şaşkına çevirdi. Zaten formayı kesmeye kalksa magazine ve spor haberlerine Ronaldo çok güzel bir malzeme olabilirdi.

Sporun, Messi-Ronaldo rekabetinin başka bir boyuta taşınmasının çirkin görüntülerine Irina izin vermediği için kendisine teşekkür ediyoruz.

Gelecek sezon, Premier Lig'e, Championship'den yükselecek takımlar arasında ligi lider tamamlayan Cardiff City hak kazandı. Sıkı çalışmanın ve Malezya'lı bir zengin başkana sahip olmanın avantajını da iyi kullandılar.

50 yıl aradan sonra Premier Lig'e yükselen Cardiff City, sahasında Charlton ile 0-0 berabere kalarak bitime üç hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.

Taraftarlar resimde de görüldüğü gibi sahayı bayram havasına çevirdiler.

Palermo kalecisi Stefano Sorrentino geri pas olayını unutunca ortaya çok enteresan bir görüntü çıktı. Morganella'nın verdiği pası topa atlayarak almak isterken son anda kuralı hatırlayan Sorrentino bir anda topun altından geçmesine izin vermek zorunda kaldı.

Gabbiadini için de sadece topu boş kaleye göndermek kaldı.

Copley Meydanı'nda, Boston Maratonu'nda bitiş çizgisinde patlatılan iki adet bombanın etkisiyle kutlama yerini kanlı görüntülere bıraktı. İlk belirlemelere göre ölenlerden en küçüğü 8 yaşındaki bir çocuk. 141 kişinin hastanelere acil olarak sevk edildiği ve bu kişilerden 42'sinin durumunun ağır olduğu belirtildi. 42 kişiden 8 tanesinin yine çocuk olduğu söyleniyor.

Yine ilk belirlemelere göre en az 10 kişinin sakat kaldığı belirlendi. Doktorlar bombaların şarapnel parçaları gibi dağıldını belirtti. Başkan Barrack Obama "Bunu yapan kişi veya grup yakalanıp, adaletin hakettiği şekilde en ağırını çekecekler" dedi.

Her zamanki gibi masum çocukların öldüğü, insanların sakat kaldığı bir terrörist saldırısı olarak damga yiyen bu olayın patlama anını izleyebilirsiniz.

24 yıl önce bugün, kadını, erkeği, genç çocukların olduğu 96 Liverpool taraftarının ölümü ile sonuçlanan Hillsborough faciasının yıldönümü. Her sene Liverpool taraftarları tarafından ölen 96 taraftarın saygı ile anılarak, bu olayın unutulmaması sağlanıyor. Bu olay derinlemesine incelenmesi gereken bir olay. Yani çok uzun bir yazı gerekiyor bu olay için. The Sun gazetesinin olay ile ilgili Liverpool taraftarını suçlaması, holigan benzetmesi yapması, polisin çirkin tavırları ve daha fazlası o yıl bu olayın perde arkasında kalanlar.

Bugün Liverpool'u seven taraftarlar olarak tarihinde yer alan bu trajediyi hatırlama günü.

Kulüp ile bütünleşen "You'll Never Walk Alone" tezahüratı bugünde Liverpool taraftarları tarafından İngiltere'de söylendi. ölen 96 taraftarın içerisinde Liverpool'un kaptanı olan Steven Gerrard'ın kuzeni de bulunuyordu.

Yıllardır "Justice For The 96" yani ölen 96 kişi için adalet isteyen Liverpool taraftarları geçen yıl İngiltere Başbakanı David Cameron tarafından gelen özürü kabul etti ama tam anlamıyla bekledikleri adalet gerçekleşmedi.

FC Lucerne'nin de formasını giyen Alex Frei Lucerne'nin yeni sportif direktörü olmadan önce Basel forması altında futbolculuk kariyerinin son maçına çıktı. Zurich'e karşı attığı frikik golü ile de vedasını yaptı.

Çoğu futbolcu jübilesini özel bir maç ile yaparken Frei, Zurich karşısında lig maçında yaptı. 33 yaşındaki yıldız futbolcu, Zurich karşısında lig maçında attığı frikik golü ile takımının ilk yarıyı yenik tamamladığı maçta, ikinci yarıda durumu 1-1 yaparak, maçı 3-1 kazanmalarında attığı gol ile takımına önemli bir motivasyon sağladı.


Basel kulübünün ve taraftarının alkışlar arasında sahaya davet ettiği ve Frei'nin gözyaşlarını tutamadığı dakikalar da bir o kadar duygusaldı. Bir yıldız daha veda etti sahalara.

Bu aralar bir futbolcu benzerliği patlamasıdır yaşanıyor. Real Madrid'li futbolcu Cristiano Ronaldo'nun Adana versiyonundan sonra şimdide Barcelona'lı futbolcu Andres Iniesta'nın Sivas versiyonu çıktı.


Hazır Ronaldo ve Iniesta'nın bu kadar benzerleri varken herkes aynı şeyi düşünüyordur. Orjinalleri ile yer değiştirip milli takıma kazandıralım gibi iğrenç şakalar tahmininizce.

Benim aklıma gelen ise, marketde çalışan Haydar'ı görünce Hamit Altıntop'un Real Madrid'de oynarken bir Kral Kupası maçında Iniesta'yı bakkala gönderdiği videoyu görünce, acaba bu Iniesta mı diye düşünmüştüm.

Dünyaca ünlü, gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan biri olarak gösterilen Ronaldinho Gaucho'nun kariyeri boyunca yaptığı en güzel hareketler ve en güzel goller defter kağıdının kenarına büyük bir yetenek tarafından çizilmiş. Oynatıldığı zaman ortaya çıkan görüntüler, gerçek videolarını izliyormuş hissini gayet iyi veriyor.

Sabırla yapılması gereken bu iş büyük bir övgüyü ve alkışı Ronaldinho'nun yetenekleri kadar hakediyor.

Tabloya göre İngiltere'de tüm zamanların en başarılı kulübü olarak Manchester United gözüküyor. Sir Alex Ferguson bu başarının mimarı. Bir zamanlar Liverpool ilk sırada yer alırken, ligde aldığı şampiyonluklar ile birinci sıraya yerleşen Manchester United oldu. İlginç olan dördüncü sırada yer alan Preston North End kulübü.

Tabloda Manchester City yer almıyor ama kendileri hemen 11. sırada bulunuyor. Chelsea 24, Tottenham 37. sırada bulunuyor. Tablonun tamamını Statto.com websitesinde bulabilirsiniz.

Preston North End'in 4. sırada olmasının sebebi 1888-89 ve 1889-1890 senelerinde lig şampiyonluğu, 1890-91, 1891-92, 1892-93, 1905-06, 1952-53 ve 1957-58 yıllarında ligi ikinci sırada bitirdikleri için.

Galatasaray - Real Madrid maçını izlemek için binlerce kişi Türk Telekom Arena'da yerini alırken Gökmen, benzerliği ile Cristiano Ronaldo'ya bir yana dursun, ona olan sevgisi yüzünden Adana'dan kalkıp İstanbul'a kadar gelmiş. Maçtan sonra Ronaldo ile buluştuğu video. Cristiano çok samimi davrandı kendisine.


Bu buluşmadan sonra yabancı basın dahil, Gökmen'in Cristiano'ya benzerliğini haber yaparken Beyazıt Öztürk kendi programına davet etti. Gökmen çok samimi açıklamalarda bulundu. Gerçekten çok iyi bir kardeşimiz. Bonservisi elindeymiş. Bir kulüp değerlendirsin kendisini.

Premier Lig kulüpleri bugün sunulan Finansal Fair Play kurallarını kabul etti. Sırasıyla sunulan kurallar;

1) Üç yıllık periyotta kulüplerin kayıpları £105 milyonu geçmeyecek.

2) Önümüzdeki üç sene boyunca toplam maaşı £52 milyonu aşan kulüplerde sadece £4 milyonluk bir artışa izin verildi.

3) Maaş ödemelerine reklam gelirlerinden ve maç günü gelirlerinden ek ödeme yapılabilecek.

4) Bir yılda £5milyondan fazla kayıp olursa kulüp sahibinin varlıklarına karşı ödeme yapılabilecek.

Ondört kulüp kuralların oylamasında kabul ederken, beş kulüp karşı çıktı. Swansea ise tek kararsız kalan kulüp oldu.

Ağustos ayında başlayacak yeni Premier Lig için, İngiliz şirketinin ürünü olan HawkEye teknolojisi kullanılmak için onaylandı.

Alman rakibi olan GoalControl, bu yaz FIFA Konfederasyon Kupası'nda kullanılacak. Eğer başarılı olursa Brezilya'da, 2014 Dünya Kupası'nda da kullanılacak.

İngiliz şirketinin ürünü olan HawkEye Wimbledon'da daha önce denenmişti. Bununla ilgili videoyu aşağıda bulabilirsiniz.

Premier Lig, gol çizgisi teknolojisini resmi olarak kullanan ilk lig olacak.

Finansal Fair Play (FFP) Michel Platini tarafından futbol kulüplerinin mali açıdan finansal dengelerini sağlaması için başlatıldı. Uygulama 2009 yılında UEFA tarafından kabul edildi ama tam anlamıyla 2012/2013 sezonundan itibaren kulüplere baskı yapılarak uygulanmasına başlatıldı. FFP'nin amacı, kulüplerin parasal açıdan finansal disiplinlerini bozmamaları ve uzun ömürlü kulüpler olmalarını sağlamak.

Peki dünyaca ünlü kulüplerden hangileri FFP'yi dikkate alıyor?

Bayern Munich - Başarı Modeli

Alman ekonomisinin kriz tarafından vurgun yendiği süreçte Bayern Munich'in tam tersi süreçte ekonomisini dimdik ayakta tutmasının başlıca sebepleri nelerdi?

Son 20 yıldır herhangi bir finansal kaybı olmayan kulübün UEFA'nın radarına hiç takılmadığını söyleyebiliriz. Bu yüzden FFP'ye en uygun kulüp Bayern.

"Harcadığımızdan hep daha fazla üreteceğiz felsefesi ile hareket ettik" diye açıkladı bu durumu Karl-Heinz Rummenigge. Bayern, Brand Finance 2012 raporuna göre $786 milyon değer ile en değerli ikinci kulüp pozisyonundaydı.

Bayern Munich eski futbolcularının yeni futbolcuları ile harmanlandığı bir futbol krallığı gibi. Transfer pazarındaki akıllı hamleleri, sağduyulu davranmaları ve altyapılarından çıkan futbolcularına verdikleri önem başarılarındaki en önemli etkenler.

Schweinsteiger, Thomas Müller ve Holger Badstuber gibi futbolcular altyapı ürünleri ve daha fazlası da var.

Şampiyonlar Ligi'nde son üç sezonlarının ikisinde final oynayan Bayern Munich, açıkara puan farklı ile çoktan Bundesliga Şampiyonu ilan edildi. Bu sene Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona ile eşleştiler.

İstikrar aynı şekilde devam ediyor Bayern Munich için.

İspanya'nın Devleri - Barcelona ve Real Madrid

Barcelona ve Real Madrid çoğu zaman krize rağmen çok para harcayan İspanya'nın en iyi iki takımı. İspanyol devleri kendi televizyon haklarına karar verebilecek kadar büyükler. Yayın hakları ve forma sponsorluk anlaşmaları bu iki kulübe de her sene çok büyük paralar kazandırmakta.

Futbolun para ligi olarak bilinen Deloitte Football Money League, 2013 yılında yaptığı araştırmaya göre Real Madrid, €500 milyonu bir yıl içerisinde harcayabilen tek kulüp olma ünvanını kazandı. İspanyol devinin 2011/2012 sezonunda €512.6 milyon gibi ciddi bir rakam geliri olduğunu da belirtelim. Bir önceki yıla göre %7 bir artış var.

Madrid'in gelirindeki artışa rağmen, kâr oranı 2011/2012 sezonunda €31.6 milyondan €24.2 milyona düşmüş.

Bunlara rağmen Madrid, bilet fiyatları, forma satışları, düzenlediği yaz turnuvaları, taraftar kulüpleri ve dünya çapındaki bir sürü organizasyonları ile futbolculara harcadığı transfer paralarını, maaşları zarara geçmeden karşılayabiliyor. Yönetim bakımından en üst seviyede olan bir kulüp.

Bayern Munich gibi Barcelona'da, futbolculara büyük transfer paraları vermek yerine altyapılarında bulunan gençlere yönelerek büyük ölçüde finansal açıdan kazanç sağlayabiliyor.

Deloitte Football Money League'e göre Barcelona, 2011/2012 sezonunda %7'lik bir gelir artışı ile
€483 milyon kazandı. Ezeli rakibi Madrid'in arkasında para liginde ikinci konumda Barça.

Üçüncü sırada Manchester United bulunuyor. Barça ve Madrid'e göre €150 milyon daha az kazanmışlar.

Barcelona'nın 2011/2012 sezonunda net karı €48.8 milyon olarak kayıtlara geçmiş. İki yıl önce net borçları €420 milyon olan Barcelona, bunu bu sene €335 milyona kadar indirmiş.

Barcelona'nın iki yıl içerisinde net borcundaki bu azalış FFP'yi çok memnun etti.

Gördüğünüz gibi dev gibi gözüken kulüplerin bile kârları çok yüksek değil veya borç batağına sürüklenebiliyorlar.

Tarih tekerrür etti. Yıllar önce Jardel yapmıştı aynısını Madrid'e karşı. 2-0 yenik kapatılan bir ilk yarı sonrası ikinci yarıda Galatasaray maçı 3-2 almıştı Ali Sami Yen'de. Bu sefer bir benzeri Türk Telekom Arena'da oldu. Cristiano Ronaldo'nun golü ile Real Madrid 0-1 öne geçince Galatasaray için herşey bitmişti artık.

İlk yarı bu şekilde sona erince ikinci yarı başlamadan önce Fatih Terim soyunma odasında o günleri hatırlattı herhalde oyunculara. İkinci yarı bambaşka bir Galatasaray vardı sahada.

Sneijder'in cezasahası içinde sol ayağı ile dışarı çıkardığı topa Eboue, Şampiyonlar Ligi'nin bu sene atılan en güzel gollerinden birini atarak veda etti. Querasma'dan bildiğimiz trivela vuruşu ile topu ağlara gönderdi. Kaleci sadece topa bakabildi.

Daha sonrasında 63. dakikada Sneijder kale ağzında öylesine beklerken Madrid defansının yaptığı hata sonucu topu önünde bulur bulmaz vurdu. Hemde kalecinin dibinden. Ama sol ayağı ile Eboue'ye verdiği pasdan daha kolay bir pozisyonda golü bulamadı. Daha sonrasında Sabri'nin verdiği pasda müthiş bir çalım ile kaleci ile karşı karşıya kalarak sağ ayağı ile topu ağlara gönderdi.

Hemen iki dakika sonrasında Drogba, Amrabat'ın güzel çalımı ve pasında topuğu ile ağlara gönderdiği gol ile durumu 3-1 yaparken taraftara büyük bir umut verdi.

Ama sonrasında gelen baskıda maalesef bir gol gelmeyince ve tüm hakları ile saldırırken Galatasaray, bir karşı atak sonucu Ronaldo'nun durumu uzatma dakikalarında, maçın bitmesine yakın bir zamanda durumu 3-2 yapınca herşey bitti.

Geriye kalan sadece Mourinho'nun ve Fatih Terim'in bir abi kardeş gibi birbirlerine sarılması, Mourinho'nun hemen bu sarılmanın ardından Hasan Şaş, Ümit Davala, Taffarel ve kulübedeki diğer kişilerin elini tek tek sıkıp tebrik etmesi muazzam bir görüntüydü bizler için.

Cristiano Ronaldo'nun tribünleri alkışlaması da harika bir görüntüydü. Taraftar bugün harikaydı. Desibel rekoru yine kırılmış olabilir. Ama ne önemi var ki Madrid, Galatasaray'ın avuçlarının içinden kaçmışken.

Dortmund'un uzatma dakikalarında iki gol birden bularak gerçekleştirdiği mucizeyi Galatasaray, onbeş dakika gibi bir süreye sahip iken bir gol daha bularak gerçekleştiremedi. Tabi ilk maçda Burak Yılmaz'a verilmeyen penaltı verilseydi ne olurdu onu da düşünmek lazım.

Yine de buraya kadar yapılan tüm mücadele için Galatasaray'ımıza teşekkür etmeliyiz.

Ezilmeden gelinen çeyrek final ve son anda avuçların arasından giden yarı finalin golleri.

BvB Malaga ile çeyrek finalde eşleşince herkes turu çok rahat geçer düşüncesindeydi. Ama Şampiyonlar Ligi'nde son sekize kalan hiçbir takım kolay kolay pes etmez. Son düdük çalana kadar. Malaga evinde ilk maçta 0-0 berabere kalınca, Dortmund için evinde oynayacağı maçta büyük bir avantaj oluştu. Ama hesaplar pek de bu şekilde olmadı.

Maçtan önce taraftar müthiş bir pankart açtı. Öncelikle bundan bahsedelim. Borussia Dortmund taraftarı bu dünyada takımına sahip çıkan, gönülden seven birkaç takımın taraftarından biri. Açtıkları pankart ile Dortmund taraftarı 1997 yılında aldıkları tek Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu'na gönderme yapıyorlardı. "Auf den Spuren des verlorenen Henkelpotts" yazan pankart "Kaybolan Şampiyonlar Ligi Kupası'nın yolunda" anlamına geliyordu.


Maç inanılmaz bir çekişme ile başladı. Malaga golü bulduktan sonra Dortmund tarafı bayağı bir tedirgin oldu. Ama ilkyarı bitmeden gelen gol durumu 1-1 yapınca, Dortmund taraftarı ikinci yarı maçı rahat alacaklarını düşünmeye başlamışlardı muhtemelen. Ama Malaga ofsaytdan buldukları gol ile durumu 1-2 yapınca Dortmund için işler hiçde kolay olmayacaktı. Nitekim bir müdahale gerekiyordu oyuna. Defansın bel kemiği, dev futbolcu Hummels, teknik direktör tarafından uzun top oynamak için oyuna dahil edilince herşey değişti. Dortmund 90+1 ve 90+3'de bulduğu iki doldur-boşalt golü ile mucizeyi gerçekleştirdi ve turu geçti. Buldukları üçüncü golde Dortmund'un futbolcusu da ofsaytdan çıkıp geldi. Hal böyle olunca Malaga başkanı Sheikh Abdullah Al Thani Twitter üzerinden "İspanyol kulübün bu şekilde elenmesi nedeniyle, sporun ruhunu etkilemeyecek bir şekilde UEFA'ya karşı soruşturma açmayı umuyorum" şeklinde bir tweet attı.

Arkasından bir tweet daha. "Bu futbol değil... Açıkça görülüyor ki ırkçılık"

Ofsayt nedeniyle atılan bir gol nasıl ırkçılık olabiliyor bunu pek anlamış değilim. Futbolu bilmeyen kişiler sadece başarı ve para uğruna birşeyler yapmaya çalışırken rezil olabiliyor. Farkında olmadan. Malaga'nın elenmesine ben açıkça sevindim.

Dortmund bir efsanedir. İflasın eşiğinden bu noktalara gelinmiştir. Küllerinden doğmak diyoruz biz buna. Malaga gibi para babası bir başkan ile hazır kıta gelinmedi bu noktalara.

Futbol tanrıları son anda, uzatmalarda farkına varıp "mucize" diye tanımladığımız heyecan dolu güzelliği gerçekleştirdiler bu gece.

Japonların yine yaptığı bir oyun olan robot kaleci dünyaca ünlü oyuncu Lionel Messi'nin de katılımıyla iyice tanınmış oldu. Robotun üzerindeki kamera, penaltıyı atanın göz hareketlerinin bileşimlerinden ve vücudun duruşundan penaltıyı nereye atacağını tahmin ederek yapılmış. Messi bayağı zorlandı.

Sonucu videoda izleyin.

Cezasahası içinde... Dirk Kuyt'un verdiği pası alır almaz etrafında biten rakip futbolcular... Vurması lazım ama nasıl... Zeka ve tekniğin, özgüven ile genç yaşta birleştiğini gördüğümüz bir an bu. Ligimizde az gördüğümüz gollerden birtanesi. Golü atan Türk! Evet. Bizden biri. Yıllardır bu tarz golleri ya yabancı liglerde ya da ülkemize gelen yabancı futbolculardan görürdük. O zamanda 'Ya işte bu ligi bu yüzden seviyoruz' veya 'İşte yabancıların kalitesi' derdik. Hiç mi hiç alakası yok!

Genç yetenek Salih Uçan bize bunu Orduspor deplasmanında attığı bu muhteşem gol ile gösterdi. Oyunu okuyuşu, nerede duracağını bilmesi, ileri ve geri yardım etmesi, kaleyi gördüğü zaman net bir gol vuruşu için yapması gerektiğini bilen bir futbolcu Salih. Fenerbahçe ne kadar da iyi bir transfer yaptığını birkez daha gösterdi.

Bu gol bildiğimiz gollerden biri değil. Çok derin anlamlar içeriyor. Herşeyden önce cezasahası dışından çok aşırtma vuruş görmüşüzdür. Bu pozisyonda Salih hem ceza sahası içinde, hemde etrafında futbolcular var. Durum böyle olunca da kaleci hiç beklemediği bir gol yedi. Belki de kaleci bile Salih'i o anda, tecrübesiz, genç, aklı o kadar çalışmaz diye düşünerek rahat hareket ettiği için bu golü yedi. Takip etti ama, maksat topun arkasından takip etme olsun. Bakakalmaktan iyidir dedi.

Müthiş bir gol müthiş. Başka hiçbirşey söylenemez. Elimizden kaçan Türk yetenekleri gördükçe insan üzülüyor. Salih gibi yetenekler Türkiye'de altyapılarımızda ve Türkiye dışındaki diğer ülkelerde fazlasıyla mevcut. Ama yeterli gözlemci ve araştırma ekiplerimiz yok.

Bu golün altyapı sorumlularından yöneticilere kadar hepsine çok güzel şeyler ifade ettiği apaçık ortada. Ama bunu gösterecek olanda yine bizim yeteneklerimiz. Özgüveni olup da bu vuruşu yapıp, gerçek anlamda aradığınız futbolcuları uzakta aramayın mesajı veren bir gol.

Bu golden daha çok anlam çıkar. Milli takım, Dünya Kupası Eleme Grupları'ndaki durumu ile kan ağlarken diğer ülkeler oyuncularımızı kapıyorlar. Başka Salih Uçan'ları Türkiye forması dışında başka milli formalar ile görmek istemiyorsak iyi gözlemlemeye ve kulüplerimizde Aykut Hoca gibi onlara güvenmemiz gerekiyor sadece. Bu yolda doğru ilerleyen bir takım Fenerbahçe...

Aynen devam Fenerbahçe. Tebrikler Salih.

Yıldızın parlamaya devam etsin.

Şampiyonlar Ligi'nde alınan 3-0'lık Real Madrid yenilgisinden sonra moral ve yorgunluk açısından kötü durumda olan Galatasaray bu maçı normal şekilde kaybetseydi pek birşey söylenmezdi. Ama bu maçta bazı oyunlar döndü sahada. Danny'nin gole giden adamı düşürmesinde gösterilen kırmızı kart birkez çok ağır bir karardı. Sarı kart olması gereken bir pozisyondu. Bunun üzerinde fazla durmayacağım. Hakemin kararı sonuçta. Ama yanlış bir karar.

İlk yarıyı 0-1 Mersin üstünlüğü ile kapatan Galatasaray, ikinci yarıda maçı çevirmek için çok uğraştı. İlk yarıda Burak Yılmaz'ın bir kafa vuruşu ve bir serbest vuruştan kullandığı top direkten döndü ve bu iki direkten dönen toptan sonra Burak bugün gol atamayacağını düşünmeye başladı. Sahne Drogba'ya kalmıştı.

Drogba haklı bir penaltı kazandı ve Felipe Melo bunu gole çevirdi. Daha sonra durumu 2-1'e getiren gol gerçekten çok enteresandı. Sabri'nin Drogba'ya şutvari pasında Drogba'nın topu kontrol edememesi, daha doğrusu edemeyeceği belli olmuşken kalecinin hatası sonucu Drogba'da gol sevincini yaşamaya başladı Skoru 3-1 yaptığı goldeki kafa vuruşu ve gol sevinci Drogba'nın bize ne kadar da Drogba olması gerektiğini birkez daha hatırlattı.

Drogba'yı Real Madrid rövanş maçında da aynı istek ve arzu ile görürürüz umarım.

Son söz; Fatih Terim'i, takım yenik durumda olduğu her maçta tribüne göndermeye devam ederse hakemler, Fatih Terim o maçı çok daha rahat çevirir. Bunu bu sene ligde ikinci defa görüyoruz. Orduspor karşısında 0-2 yenik durumdan 4-2 kazanılan maç ile beraber bu maç.

Taht oyunlarına hakemler kafalarına göre devam ediyor. Yeni bölümde ne sürprizler bekliyor göreceğiz.

Premier ligde 2012-2013 sezonunda şu ana kadar ataklarını en iyi sonuçlandıran ve savunmayı en iyi yapan takımların gol ile sonuçlanmasına göre istatistiki sonuçlarını yayınlamışlar.


Atakların gol ile sonuçlanmasına göre yukarıdaki tabloya göre lider Manchester United boşuna lider olmadığını bu istatistiki tablo ile yine göstermiş. Reading bu tabloda şaşırtan tek şey oluyor.

Defansın gol yeme durumuna görede yapılan tabloda yine liderliği kaptırmamış lider. WBA liderin arkasında.

Barça'nın 2013-2014 resmi formasının burada yapılan habere göre buna benzer birşey olması bekleniyormuş. Beklenmemesi için dua ediyoruz. Yoksa Barcelona yeni bir akımın daha öncüsü olacak gibi gözüküyor. Diğer takımların formaları da böyle olursa artık söylenecek fazla bir söz kalmayacak.

İlk bölümü izlemediyseniz tıklayın. Bu defa kesilmemiş sahnelerin yayınlandığı ve Manchester'ın efsane ikilisinin direk ve adam vurma yarışmasında gözleri yine kapalı. Ama bu yine onları durdurmaya yetmiyor.

Bir futbol karşılaşmasında dünyanın en uzun bayrağını Nacional takımı Toluca maçında açtı. 600 X 50 uzunluğunda ve bir stadın 2/3 uzunluğunu kaplayacak şekilde tasarlandı. Rekor artık onların.

PSG maçında Messi'nin sakatlığına üzülmüştüm. Ancak bu gol sevincinin anlamını öğrendikten sonra Messi'nin sakatlanmasında bile bir neden olduğu açıkça belliydi. Xavi'nin kanserle mücadele eden Miquel'e golü armağan etmesi...

Miquel üç yaşından beri lösemi hastası. Şimdi on yaşında olan bu talihsiz çocuk, Dünya Kanser Günü'nde bir radyo programına bağlandı. Üç yaşından beri tek hayalinin Xavi ile tanışmak olduğunu söyledi. Programı dinleyen Xavi, Miquel'i hastanede ziyaret edip imzalı bir formasıyla beraber iki tane de söz verdi.

1 - İyileştiği zaman Barcelona idmanına çağıracaktı.

2 - Şampiyonlar Ligi'nde Milan'a karşı gol atarsa resimdeki gibi başını okşayıp, gol sevincini armağan edecekti. 

Xavi Milan karşısında gol bulamadı ama PSG karşısında 89. dakikada penaltıdan attığı gol ile durumu 2-1 yapıp, söz verdiği gol sevincini lösemi hastası Miquel'e armağan etti.

Büyük futbolcu, büyük karakter. Her zaman ikisini bir arada göremezsiniz.

Xavi'nin attığı bu penaltı golü aynı zamanda 15 yılı aşkın süredir devam eden Barcelona forması altındaki mücadelesinde attığı ilk penaltı golü.

Kelebek etkisi diyebilir miyiz? Miquel kanser olmasa Dünya Kanser Günü'nde radyoda isteğini dile getiremeyecekti. Xavi bu çocuğun hayalini gerçekleştiremeyecekti. Messi sakatlanmasa, Xavi Barcelona forması altındaki ilk penaltı golünü atamayacaktı. Messi sakatlandı ve penaltıda topun başına Xavi geçti. Ekran karşısındaki Miquel, Xavi'nin gol sevinci ile hiç bulamadığı morali buldu.

Şimdi harika bir moral kazanan Miquel için tek birşey kalıyor. Bir an önce iyileşip Barcelona idmanına gelip Xavi ile kucaklaşmak.

Messi ve Cristiano Ronaldo diyenler bence Ronaldinho'nun bu maçta attığı akıl dolu golü gördükten sonra ne diyecekler acaba. Diyecek kelime bulamıyorum. En iyisi o.

Liverpool'un efsane golcülerinden John Aldridge Liverpool'un, teknik direktör Brendan Rodgers yönetiminde şu anda 1980'lerden beri en iyi atak futbolunu oynadığını söyledi.

"Bu takım iyi demek değil ama, paslı oyun yapısı, oyun içindeki yer değişimler ve atak futbolu oynamaya yönelik taktikler oyunu izlemeyi keyifli hale getiriyor. Ligde daha iyi yerlere gelebiliriz.

1980'lerdeki Liverpool tarihinin en iyisiydi. Sadece atak futbolu anlamında değil. Aynı zamanda yedek kulübesinden sahadaki tüm futbolculara kadar, kendi pozisyonunda oynayan her futbolcu çok güçlüydü."

Şimdiki Liverpool 80'lerdeki Liverpool'un oyun anlayışını yansıtabilir mi? Coutinho 10 numaralı forması ile Liverpool'u sırtlamaya devam edecek mi? Suarez durdurulamayacak mı her maç? Gerrard 32 yaşında olmasına rağmen yapılan testlerde kariyerindeki en sağlıklı dönemini geçirip asist krallığını koruyacak mı?

Hepsini Brendan Rodgers'a olan destek devam ederse çok ama çok yakında göreceğiz.

Bu yaz Konfederasyon Kupası'nda ilk defa resmi olarak denenecek olan FIFA gol çizgisi teknolojisi bir Alman şirketi olan GoalControl tarafından gerçekleştirilecek. GoalControl başarılı olursa 2014 Dünya Kupası'nda FIFA ile yollarına devam edecek.

GoalControl 14 adet yüksek hıza sahip kamera kullanıyor. Bu kameraları sahanın herbir köşesine ve kale içine yerleştirecek şekilde dağıtıyor. Top kale çizgisini geçtiği zaman hakemin kolundaki saat titriyor. Kameralardaki görüntüler anında tekrar izlenebiliyor. GoalControl HawkEye, GoalRef ve CAIROS gibi büyük şirketleri geçerek seçildi.

GoalControl'un sahibi Dirk Broichhausen açıklamalarına göre sistemin stadyum başına hazırlanıp yüklenmesi için 260,000$, maç başına yüklenip kullanılması için 3,900$ harcanıyor.

GoalControl-4D isimli yazımlarıyla beraber videoda daha net olarak görebiliyoruz. Sistem Brezilya'da kullanılacak şekilde hazırlanmış ve tasarlanmış video anlatımında.

Liverpool sezon öncesi hazırlık için bu yaz tarihinde ilk kez Avustralya'yı ziyaret edecek. 24 Temmuz'da Melbourne Victory'e karşı bir maç oynayacaklar. Ian Ayre yaptığı açıklama ile Avustralya ziyaretinin sebebini anlattı.

"Avustralya ve Yeni Zelanda'da çok büyük bir sayıda taraftarımız olduğunu biliyoruz. Stadımız Anfield'dan çok uzaklarda yaşamalarının bir önemi olmadığını, yaşadıkları ülkeye gelerek aslında onlara ne kadar yakın olduğumuzu göstermek istedik. Melbourne'de oynayacağımız maç için çok sevinçliyiz. Avustralyalı taraftarlarımız bizi canlı olarak izleyebilecekler."

Kırmızılar Melbourne'de oynayacağı maçtan dört gün sonra Bangkok'un Rajamangala Stadyumu'nda bir maç daha oynayacak.

Liverpool FC'nin Tayland Twitter hesabında 14 milyondan fazla takipçisi var. 

Resmi Türkiye Twitter hesabında böyle bir sayı olursa Türkiye'ye de bir yaz ziyaret de bulunabilirler belki.

Takımına hayatını adamış en fanatik taraftar

Bir zamanlar Nottingham Forest futbol tarihine teknik direktörü Brian Clough ile adını altın harfler ile yazdırırken bu fanatik taraftar da her maçta tribünlerdeki yerini alıyordu. O adamın adı Stuart Astill. Brian Clough ile Nottingham Forest iki şampiyonlar ligi şampiyonluğu, bir lig şampiyonluğu, dört lig kupası ve bolca para kazandılar. Bu başarılarda ve Nottingham Forest'ın son 40 yılda oynamış tek bir maç hariç tüm maçlara kendi gözleriyle tanıklık etmiş bir taraftar Stuart Astill.

Astill, Nottingham Forest'ın 1786 maçını izlemiş. İzlemiş derken kolay gibi gözükebilir ama İngiltere'de ve avrupa arasında arabalara, uçaklara, trenlere harcanan paralar, biletlere sayılan sayısız paralar vardı.

En son 1973'de bir düğünde görevli olması sebebiyle takımının maçını izleyememişti. Ondan sonra henüz bir maç kaçırmamıştı. Ancak geçen gün ayağında zedelenme olana kadar.

Nottingham Forest Brighton ile 2-2 berabere kalırken Astill bu maçı kaçırmıştı. Şu sözleri ile kaçırdığı maçı özetledi:


"O atmosferi kaçıracağım. Biliyorum bu mücadelem elbet birgün biryerde son bulacak. Ama bunun şimdi olmasını beklemiyordum. Maçı radyodan dinlemek çok gereksiz olacak bence."

Nottingham Forest Championship'de playofflar için mücadele verirken, gelecek sezon için Astill, Premier Lig'de takımını yalnız bırakmaktan korkuyor. Ayağındaki ağrı yürümesini ciddi derecede engelliyor.

Ama 40 yılda sadece bir maç kaçıran takımına aşık bu taraftar, 1956'dan beri durmak bilmez desteğini bir yolunu bulup devam ettirecektir.

Futbolun duygusallığını bize hatırlatan, saygıyı sonuna kadar hakeden bir taraftar Stuart Astill.

David Moyesi'i Everton'a hayatını vermiş bir teknik direktör olarak tanımlayabiliriz. Yılları Merseyside tarafında geçen David, bu iki güzelle birlikte hayatının birazını paylaşmış. Liverpool'da Echo Arena isimli mekanda büyük bir boks maçı varmış. Orada çekilmiş bu fotoğrafı.

Başarılarının devamını diliyoruz.

Bursaspor kalecisi Harun Tekin kendisine saldıran Kasımpaşa taraftarını resmen pişman etti. Video'yu izlerseniz Harun Tekin değil, efsane ateri oyunu Tekken, soyadı ile çağrışım yapabilir.

Buradaki yazıda Paolo Di Canio'dan da bahsetmiştik daha önce. Di Canio, diğer bir İngiliz takımı olan Swindon Town'ın başındayken gelen bu teklif ile Premier Lig'e zıplamış bulunmakta. Sunderland dün Martin O'Neill'i kovdu. Di Canio'dan daha iyi bir teknik direktör olduğu kesindi. Daha kötüsünü getirmenin yanında siyasi anlamda da olayları karıştıracak bir hamle yaptı Sunderland. Buna rağmen kulüp başkanı Ellis Short bu açıklamalar ile yeni teknik direktörünü korudu;

" Paolo zor dönemimizde, yani kalan maçlarımızda bu heyecanı  yaşamayı çok istediğini söyledi. Kendisinde bu tutku, arzu ve istek var. Kalan yedi maçımıza da teker teker odaklanıp ligde kalmaya çalışacağız ve bence bu, Paolo ile birlikte daha kuvvetli bir ihtimal haline geliyor. "

Di Canio Mussollini'ye olan hayranlığını gizlemeden, heyecanlı bir dille anlatan ateşli bir faşist. Bunu bilenlerden Sunderland yönetim kurulu üyelerinden David Miliband, Di Canio'nun duyurulmasının hemen ardından görevinden istifa etti.

İşlerin Sunderland için hiçte iyi gitmeyeceği kesin gibi gözüküyor.

Önümüzdeki günlerde Di Canio'nun neler yapacağını veya neler söyleyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Liverpool'un kaptanı Aston Villa deplasmanında penaltıdan attığı gol ile takımı adına çok önemli bir üç puan getirdi. Ama bazen sadece gol atmak yetmiyor. Bunu da kaptan çizgiden kafa ile çıkardığı top ile gösterdi. Öyle bildiğimiz direk dibinde duran ve üstüne top gelip de kafa ile uzaklaştırma değil. 32 yaşında Liverpool efsanesi hissetti, uçtu ve kafa ile topu uzaklaştırdı. Böyle bütün bir futbolcu bulmak gerçekten zor. Belki de Gerrard ile en çok kıyaslanan futbolcu olan Lampard'ın bu yönü eksik olduğu için Gerrard her zaman defansif ve ofansif anlamda bir adım önde oldu. Zaten böyle futbolculara bütün futbolcu denir ve örnekleri az bulunur. Büyüksün kaptan!

75. dakikadan sonra gollerin arka arkaya geldiği bir maç düşünün. İşte o maç Torino -  Napoli maçı. Son yirmi dakikada tam altı gol olan bir maç. 65. dakikada oyuna giren Edinson Cavani ile birlikte Napoli takım olarak 2-1'lik yenilgiden 3-5'lik müthiş bir geri dönüşe imza attılar.

Hamburg'un tarihindeki ilk 9-2'lik yenilgisi değil bu yenilgi. Yine daha önce bir Munich takımına 9-2'lik bir skor ile boyun eğmişti. 1964 yılında Bundesliga'nın ilk sezonunda 1860 Munich Hamburg'u 9-2'lik bir skor ile yenmiş.

Claudio Pizarro'nun dört gol ile yıldızlaştığı bir maç oldu Bayern Munich - Hamburg maçı.

Juventus ile karşılaşacakları Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk mücadelesi için hazır olduklarını fazlasıyla gösterdiler.

Hamburg iki golünü de kornerden buldu. Juventus, Bayern karşısında gol bulmak istiyorsa korner organizasyonlarına biraz daha fazla zaman ayırsa iyi olabilir.

West Ham'a 3-1 yenilen West Bromwich 90+4'de oyuncusu Youssouf Mulumbu'nun topu sürerken Gary O’Neil ile ikili mücadelesi sırasında sinirlenip rakibine, sokaklarda top oynayan çocukların arkadaşına sinirlenip yaptığı birşeyi yapıyor.

The NextGen Series: Dünyanın en iyi onaltı futbol takımının genç yıldızlarının parladığı futbol turnuvası olarak tanımlanan, bu onaltı futbol takımının 19 yaş altı şampiyonlar ligi kupası diyebiliriz. Genç yaşta farklı kültürler ve farklı tecrübeler kazanmak açısından gerçekten çok önemli bir turnuva.

Bu turnuvaya katılan onaltı takımın harita üzerinde yerlerini gösterelim. En uzaklarda tek başına bir Türk takımı da var; Fenerbahçe.


2012-2013 NextGen Series Finali bu sene Chelsea ve Aston Villa arasında oynanacak. İki takımın da A takımları bu sene belirledikleri hedeflerden çok çok uzakta kaldılar. Aston Villa Premier Lig'de düşme hattından çıkmaya çalışırken, Chelsea hem Şampiyonlar Ligi'nden elendi hem de 30.03.2013 (Bugün) Southampton deplasmanında Premier Lig'de 2-1'lik yenilgi aldı. U-19 takımları ise NextGen Series turnuvasında finalde kozlarını paylaşacaklar. Finale gelmeden önce yarı finalde Chelsea Arsenal'i, Aston Villa Sporting Lisbon'u eledi.

Aston Villa: 2 Sporting Lisbon: 1

Chelsea: 4 Arsenal: 3

Paris Saint Germain Şampiyonlar Ligi tarihinde ikinci kez yarı finale kalmayı hedefliyor. Ama bunun için Barcelona'yı devirmeleri gerekiyor. Fransız spor gazetesi tarafından yayınlanan habere göre L'Equipe, Jose Mourinho'nun PSG'ye, Barcelona'ya karşı aldıkları son iki zaferin düzenlenmiş halde kasetlerini gönderdiğini yazdı. Hem de detaylı istatistikler içeren iki kaset. Fransız gazetesinin sayfasında yazan yazıdan bir kısım;

"Leonardo, Nasser al - Khelaifi ve Carlo Ancelotti ile çok iyi arkadaş olan Jose Mourinho, Barça'nın oyunlarındaki açıkları detaylı bir şekilde kendilerine anlatıyor. O, nerde nasıl konuşacağını çok iyi biliyor. Çünkü kendisi, son sekiz El Clasico'nun sadece bir tanesini kaybetti."

İspanyol gazetesi AS gazetesinin haberine göre de Jose'nin asistanı Aitor Karanka bu durumu tek kelime ile açıkladı. "Saçmalık!"

Şu an söylenti olarak kalan bu haber belki de birkaç gün sonra PSG - Barcelona maçlarında Ancelotti'nin alacağı zafer ile kesinlik kazanabilir. Belki de Jose'nin, Madrid taraftarı ile arasının kötü olması yüzünden Fransa'da bir takımın başına geçmek için planlanan bir adım da olabilir.

Dünyadaki tüm taraftarların organizasyonlarını an ve an takip eden Ultras World sitesi bu hafta Beşiktaş taraftarı da 110. yıl kutlaması sebebiyle haftanın en iyi beş taraftarı arasında üçüncü sırada yer almış. Diğer takımlar ve neden listede yer aldıklarının açıklamaları;


5) Kıbrıs - İsviçre : Omonia Ultras grubu kapıları kırıp stada girdi. Avrupa ekonomisini protesto ettiler. Kıbrıs taraftarının stada girişi zaten yasaklanmıştı.

4) Dynamo Dresden - FC Koln : Bundesliga II'de oynamalarına rağmen ve takım küme düşme hattında bulunmasına rağmen taraftarın stadı böyle muhteşem bir hale getirmesi haftanın taraftarlarından olmalarını hakediyor.

3) Beşiktaş - Kasımpaşa : Maçın taraftar için hiç önemi yoktu. Beşiktaş'ın kuruluş yılı olan 1903 yılının şerefine 19.03.2013 saat 19:03'de video İnönü stadının tüm ihtişamını sunuyor bize.

2) Mannheim - Karlsruher : Stadyum neredeyse yanıyordu. Stada lastik sokmuşlar sanki. Simsiyah dumanlar arasında taraftarlar bizim de alışık olduğumuz şekilde organize bir şekilde zıplamaya başlıyorlar.

1) Hırvatistan - Sırbistan : Milli takım deyip geçmeyiz diyen bir taraftara ve milliyetçi duygulara sahip Hırvatistan halkı. Yapılan koreografi zaten bunu anlatıyor. Haftanın taraftarı kendileri.

1884 yılında biletin ait olduğu kulüp daha ikinci yılını doldururken ve dünyanın ilk profesyonel futbol liginin bulunmasına henüz dört yıl varken bu bilet ve sahibi takımına olan bağlılığını kombine bilet alarak göstermişti. Bu adamın ismi Lenoard Metcalfe'ydi. Aynı zamanda Burnley FC'nin sol bek ve kanat futbolcusuydu. Bu kart ile hem kulübe girebilen üye kartı gibi hem de sezonluk bilet gibi işlevlere sahipti.

129 yıl sonra bu bilet torununun oğluna David Metcalfe'ye geçti. Kendisi bu bileti satıp para kazanmak yerine ait olduğu yere dönmesine yardımcı oldu. Bunu da şu sözleri ile açıkladı:

"Babam bileti bana 25 yıl önce verdi. Beni maçlara götürürdü. Benim oğlum James ise, Burnley FC ile ilgilenmedi. Bu yüzden de en iyi seçenek biletin ait olduğu yere dönmesiydi diye düşündüm. İnsanlar neden bileti satmadığımı, çok değerli olabileceğini söylediler ama ben bunun doğru olmayacağını düşündüm. Bilet kesinlikle ait olduğu yere dönmeliydi."

Sezonluk bilet şimdiki para ile  2.25$ değerinde. Burnley'nin şimdiki sezonluk biletinin değeri 690$.

Bu şu ana kadar bulunan en eski bilet olabilir ama bildiğim kadarıyla Liverpool müzesinde 1883/84 sezonuna ait bir Everton bileti var. Everton'ın Anfield'da oynadığı zamanlardan. Biliyorsunuz Anfield ilk önce Everton'a aitti. Daha sonra Liverpool'a verildi.

Paradan daha önemli şeyler var diye gözümüze gözümüze sokarak hatırlatan David'e teşekkür etmemiz gerekiyor.

90'lı yıllarda Manchester United'ın bitirim ikilisi olarak adlandırılan Andy Cole ve Dwight Yorke "telepatik" yöntem ile Wayne Rooney, Denny Welbeck ve Chicharito'ya ( Hernandez ) karşı iyi bir ikili olduklarını kanıtlamak istediler. Bu telepatik dediğimiz yöntem aslında takım arkadaşını iyi anlama, hareketini önceden tahmin etme, onu hissetme gibi ifadeler ile tanımlayabiliriz. Andy Cole - Dwight Yorke ikilisi gerçektende Manchester United forması altında müthiş başarılara imza attılar. Tüm zamanların en iyi anlaşan ikili forvetleri diyebiliriz.

Bu muhteşem ikili gözleri bağlı olarak attıkları gol sonrası "believe in your partner (arkadaşına güven)" sözleri ile sırayı Manchester United'ın şimdiki iki forveti Rooney ve Welbeck'e sırayı bırakırlar ve başta gülmekten yerlere yatan Dwight-Andy ikilisi Wayne'in attığı vole ile bir anda şaşkına dönerler. Gerçi Welbeck'in gözü bağlı değil ama neyse.

Dwight Yorke - Andy Cole